Eğitim 9.04.2018 21:45:53 0

Profesör Dr. Suat Uğur Biga Atatürk Fen Lisesi Öğrencilerine 15 Temmuz Sürecini Anlattı

Biga Meslek Yüksekokulu müdürü Profesör Dr. Suat Uğur, Biga Atatürk Fen Lisesi öğrencilerine 80?li yıllardan 2000?li yıllar ve 15 Temmuz sürecini kapsayan konular hakkında 9 Nisan Pazartesi günü saat 14:00?de Atatürk Kültür Merkezinde konferans düzenlendi

Profesör Dr. Suat Uğur Biga Atatürk Fen Lisesi Öğrencilerine 15 Temmuz Sürecini Anlattı

Düzenlenen konferansa; Biga Meslek Yüksekokulu müdürü Profesör Dr. Suat Uğur, Biga Atatürk Fen Lisesi okul müdürü Faruk Girgin, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Konferans sonunda Biga Atatürk Fen Lisesi okul müdürü Faruk Girgin, Biga Meslek Yüksekokulu müdürü Profesör Dr. Suat Uğur?a teşekkür ederek, çiçek verdi.

 

Biga Meslek Yüksekokulu Profesör Dr. Suat Uğur yaptığı konuşmada;

 

??Kuşak Farkı??

 

Bizler 80-90?lı yılların kuşağı X kuşağındanız. Sizlerde 2000?li yıllardan sonra kuşağı Z kuşağındansınız. 2000 yılı bir kırılma noktasıdır. X kuşağı ile Y kuşağının aralarındaki dertleri çoktur. Hocalarınız, anneleriniz, babalarınız ve yakın çevreniz sizlere; sizi anlayamıyoruz. Siz bizim zamanımızda olsaydınız gibi cümleler kurarlar. Anneler ve babaların çocukları anlaması kolaydır.

 

15 Temmuz sürecine şöyle bir baktığım zaman, Türkiye olarak gerçekten büyük belalar ile uğraşmışız. Cumhuriyet döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının verdiği mücadele, kuruluşu, ecdadımızın mücadelesi tarih kitaplarında anlatılmıştır.

 

??Yaklaşık her 10 yılda bir kalkışma olmuş??

 

1960 yılına gelindiğinde 27 Mayıs İhtilali, 1971 yılında muhtıra verilmiş, 1980 yılında askeri darbe olmuş. 1997 yılında post modern darbe olmuş. 2007 yılında e-muhtıra darbesi olmuş. 15 Temmuz 2016 yılında kanlı ve hain darbe girişimi olmuş. Yaklaşık her 10 yılda bir kalkışmayı görüyoruz.

 

??1993 yılını anlayan bugün yaşanan meseleleri de anlamamız açısından büyük kolaylık sağlayacak??

 

1990 yılı bizim ülkemiz açısından önemlidir.  1990-1993 yılları arasında terör artmış, ülkemiz mücadele etmiş, hala mücadele etmeye de devam ediyor. 1990?lı yılların temel karakteristiği terörün çok can alması, 90?lı yılların sonlarına geldiğimiz zaman 1999 yılında terörist başı Abdullah Öcalan?ın yakalanması ve Türkiye?ye teslim edilmesiydi. Bunun sonrasında yeni bir döneme girildi.

 

??28 Şubat 1997 Post Modern Darbe??

 

Laik yorumundan kaynaklanan ve insanların toplum üzerinde din hassasiyeti yönelik baskıların arttırıldığı bir dönem vardı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurarken ilkeleri çok güzel belirlemiş. Belirlemiş olduğu ilkelerin verimliliği maalesef bugün anlayamamış ve hayata geçirememiş olmanın sancılarını yaşayan bir toplumuz. Toplumun farklı unsurlarına yönelik barış, huzur ve anlayış ortamı sağlanamadı.

 

??Laiklik??

 

Laiklik; kişinin din ve vicdan hürriyeti tanımlamasıyla başlar. Hiç kimsenin inancından dolayı ne üstün olması, ne de birbirine karşı ezik olması. Hiç kimse inancından, düşüncesinden dolayı ne ilave bir avantaj, ne de dezavantaj mahkûm edilmeli veya sahip olmalı. Düşüncelerimiz olgunlaşmamasından dolayı 28 Şubat 1997 Post Modern Darbesi toplumumuz da bir kesim tarafından yanlış uygulandığı için büyük zulümlere dönüşmüştür.

 

??Başörtüsünü Açtıracak Zalim Bir Anlayış??

 

Şuan, başörtüsü giyen kız öğrenciler var. Bizim zamanımızda liselerde, üniversitelerde, kamu kurumlarında en acısı da bir annenin askere giden oğlunun yemin töreninde başörtüsünü açtıracak kadar zalim bir anlayışla 90?lı yılların toplumun baskılandığını, insanların kin ve nefretle birbirilerine bakar hale getirmelerinin acılarını yaşadık. Anlayışı, hoşgörüyü, sevgiyi birbirlerine dayatmadan yapabilseydik.

 

??Büyük Deprem Felaketi??

 

17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım meydana gelen depremlerde binlerce insanımızı kaybettik. Milyarca değerinde ekonomik açıdan kayıplarla karşılaştık.

 

??Ekonomik Sistem Çöküş Yaşadı??

 

Ekonomik sistemde çöküşün nedeni; 28 Şubat darbeci zihniyetinin arkasındaki güçlerin özel bankalar kurarak, özel bankalardan hesapsız ve kitapsız milyarlarca kredi verilmesi, bunların teminatlarının alınmaması tüm bunların benzerlerinin kamu bankaları üzerlerinden yapılması yaklaşık 50 Milyar TL zarara uğradı. 2001 yılı Şubat ayında anayasa kitapçığı fırlatılmasıyla başlayan, arkası özetle bunlarla dolu olan bir dönemdi.

 

??Siyaset ve Bürokrasi arasındaki işleyiş??

 

Siyaset ve bürokrasinin işleyişi toplumda farklı uyanışlara neden oldu. 1990?lı yıllar çok kanallı televizyon dönemine geçiş dönemi vardı. 2000?li yıllarda da internet hayatımıza girdi. Toplum bir şekilde siyasi mekanizmayı sahnede görür. Seçimlerde birilerine oy verir. Oy verdiği kişiler iktidara gelir. İktidarı icraatlarıyla ilgili kendisinde bir kanaat oluşur. Bir seçim olduğunda da tercih yapar. Kullanılan bu tercih iktidarın değişmesine yön verir.

 

Bürokrasi devletin memur anlayışıdır. Memur bürokrasinin en alt tabakasıdır. Memurların üstünde müdürler ve müsteşarlar vardır. Bakanlıklara ulaşıncaya kadar hiyarerjik bir yapı vardır. Bürokrasiyi değiştirmek zordur. Siyasetçi siyasi tercihlere göre bürokraside değişiklik yapmaya çoğu zaman fırsat bulamadan iktidarın sonu gelir. Yeni gelen iktidar yeni bürokrasiyle değil, geçmiş bürokrasiyle devam eder ve sistem böyle işler.

 

??Bu zihniyet bin yıl sürer düşüncesi??

 

2000?li yıllarda 1997 yılında 28 Şubat darbesini yapan zihniyet bunu bin yıl sürecek diye bir düşünceye sahipti ama ortada bir gerçek vardı. Toplumdan karşılığı olmayan müdahaleler bir şekilde tekrar günün birinde eski haline döner. 28 Şubat?ın iktidarı fazla sürmeden tekrar el değiştirdi. Bürokrasi hep benzer bir zihniyet tarafından bloke edilmiş, diye söylenirdi.

 

??2000-2007 yılları arasındaki güçler, 15 Temmuz?u ortaya çıkaran güçler aynıydı??

 

2007 yılında 27 Nisan?da e-muhtıra süreci yaşandı. O zaman derin devlet diye ifade edilirdi. Bu yapı el değiştirme noktasına geldi. Değiştirilecek eli uzaktan tutanların arkasında ki güçte benzer bir güçtü. 2000-2007 yılları arasında Balyoz, Ergenekon diye ifadelendirilen yapıların arkasındaki güçler bunlara derin devlet denilirdi. Daha sonra paralel devlet diye ifadelendirilen sonrasında da 15 Temmuz?u ortaya çıkaran güç, o gücü tutan, o maşaları tutan eller aynı ellerdi.

 

??Din kullanılarak toplum yanlış yönlendirildi??

 

Bir ülkenin istihbarat teşkilatı o ülkenin çıkarlarına uygun faaliyet gösteriyorsa, o ülkenin bağımsızlığı açısından belirleyicidir. Bizim ülkemizde ??MİT?? var. ABD?de CIA, İsrail?de MOSAD var. Balyoz ve Ergenekon?un arkasındaki üst akıl, İsrail?in MOSADI?YLA, ABD?de CIA?nin üst aklından oluşan bir ortak noktadan besleniyordu. Bir ülkeyi o ülkenin değerlerini kullanarak istismar edebilir, yönlendirebilirsiniz.  2000 yılı sonraki dönemde din eksenli olacak şekilde toplum yanlış yönlendirilerek kendi amaçlarına uygun faaliyet göstermelerine olanak tanındı.

 

??Suçlu ile Suçsuz Aynı Kefeye Kondu??

 

2007 yılından sonraki dönemde tüm bu söylediğim din amaçlı, laiklik amaçlı yapılan operasyonlar sonucu darbe planlarını yaptıranlar kendileriydi. Delillerini bildikleri içinde ortaya çıkaranlar yine kendileriydi. Amaç, onları el aşağı ederek, onların yerine B planını devreye sokmaktı.

 

2000?li yılları bitirdik. 2000?li yıllardan sonraki 10 yıldaki dönemde bu işler gün yüzüne çıkmaya başladı. Dini istismar edenlerle mücadele edeceğiz altında laiklik yorumu yapanlar, dinini özgürce yaşamak isteyenler baskı yapamaz. Bu düşünceyi savunanlar 2000?li yıllarda bu söylediklerinin altında kaldı. Ergenekon, Balyoz gibi davaların arkasında gerçekten zulüm vardı. Suçlu ile suçsuz aynı kefeye koyup, uzaklaştırmaya yönelik paralel devlet anlayış da kabul edilemez.

 

??Siyaset ve Bürokrasi Çatıştı??

 

Herkesin siyasi görüşü vardır. Hepsine saygı duymak gerekir. Siyaset konumu kolay ikna edilebilir özelliğe sahiptir. Toplumun fertleri istekleri siyasilere iletir. Siyasileri ikna etmek için farklı baskılar yapılır. Siyasiler olması gereken doğruların dışında uygulamalar gerçekleştirebilir. Devletin bürokrasisi liyakat çerçevesi içinde buluşturulur. Liyakat; laik olmak demek. Bir işin uzmanı olmaktır. Kişileri uzmanlarına göre seçmezseniz, o kişilerin yapacakları yanlışların faturalarını tüm toplum ödemek zorunda kalır.

 

??15 Temmuz Süreci??

 

15 Temmuz?a gelinen süreçte devletin bürokrasisini derin devlet dediğimiz bürokrasisini boşaltan iradeler, boşalan yerlere toplumun din hassasiyetini kullanarak kendilerine dershaneler, okullar, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla sempati toplayarak dünyanın değişik yerlerinde örgütlenerek geniş bir ağ oluşturan ancak tüm bunların neredeyse önemli bir kısmı, hak etmedikleri yerlere kurallara uygun olmayacak şekilde, gelmeleri ve örgütlenmeleriyle toplumun ülkemizin geleceğimizin büyük bir felaketle karşı karşıya kalmasına neden oldular.

 

Amacına ulaşılsaydı bizleri bekleyen tehlike dünyada etrafımıza baktığımızda ne Suriye?de, ne Irak?ta ne de dünyanın herhangi bir zor durumdaki ülkesindeki insanları karşılaşacağından daha iyi olmayacaktı.

 

??Bundan Sonra Ne Yapacağız??

 

Öncelikle dini iyi ve doğru anlamalıyız. Dini asıl kaynağı Kuran-ı Kerim?den öğrenmek gerekir. Din, her bireyin kendi iradesiyle karşılık bulan, kendi tercihleri ile uyuşması gereken bir değerdir. İnsanların inanıp-inanmaması, inandıklarına yönelik ibadet yapıp-yapmaması tamamen kişinin kendisiyle alakalıdır. Dinin bir baskıyla, dayatmayla, zorbalıkla icrası mümkün değildir. Din, toplumun önemli değeridir. 

 

Dini dair bir anlayışınız varsa, din ile ilgili bilgileri muhakkak kendiniz araştırmalısınız. Etrafınızda hoca diye geçinen, tarikat-cemaat denilen her türlü ne yapı varsa söylenen bilgileri bir akıl süzgecinden geçiriniz. Körü körüne inanmayın. O inanışa düşerseniz, hataya düşme olasılığınız yüksek olur. Din inanışı olmayan kişilere saygı duymak gerekiyor. Kimseye baskı yapılamaz.

 

Liyakat meselesinde dile getirdiğimiz eleştirileri biz düzeltecek değiliz. Devletin işleyişindeki bir sürü aksaklıklara eğitim sisteminden ileri bir sürü şey söyleyebiliriz. Çözülememesinin arkasındaki neden liyakat ilkesidir. İşin ehli olanların görev almaları ne zaman söz konusu olursa sorunlarla mücadele o kadar kolaylaşacaktır. Z kuşağının çocukları sizler gelecekte bu sorunları aşacağınıza inanıyorum. Hiçbir zaman sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, adaleti, liyakati elden bırakmayacağız. Bunları ne zaman yapan bir toplum olursak, o zaman hiç kimseden korkmamıza gerek yok. Dışarıda güç mihrakı aramamıza da gerek yok. Bütün mihrakların hepsi kendi içimizdeki tutarsızlık. Hepimiz sevgi dili kullanmak, saygılı olmak zorundayız. Hepimiz hak edenin hak ettiğini verme noktasında adil olmak zorundayız. Birini sevmiyoruz diye, ona karşı zulüm yapamayız. O bizden değil diye, onun hak ettiğini vermemezlik yapamayız,dedi.



Bu Haberler İlginizi Çekebilir