Ak Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Lapseki Belediyesi’ne gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, CHP’nin mektup siyasetini eleştirerek, “Ateş yakarak, dumanla haberleşmek gibi yaklaşımların bugünün Türkiye’sinde olması büyük bir vahamettir dedi.’’
Ak Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, dün partisinin il başkanlığı kongresine katılmak üzere Çanakkale’ye geldi. Bugün ise bir dizi ziyaretlerde bulundu. Lapseki Belediye Başkanı Eyüp Yılmaz’ı ziyaret eden Ak Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, gazetecilerin CHP’deki mektup siyasetini nasıl değerlendiriyorsunuz sorusu üzerine açıklamalarda bulundu.
Ak Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, “CHP Genel Başkanına mektup yazıp, Atatürkçü olmamakla itam eden 2 tane kıymetli vekile biz sadece günaydın diyebiliyoruz. Çünkü biz Sayın Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olması operasyonunda CHP’nin adım adım nasıl dönüştürüldüğünü, nasıl farklı kimlik içerisinde olduğunu hep beraber gözlemledik. Artık şuan ki CHP’nin ne Atatürk ile ne İnönü ile hatta ne Baykal ile hiçbir alakası olmadığını sadece isim benzerliğinin kaldığını görmüş olduk. Ordumuza ‘satılmış’ diye bilen, PYD’ye terör örgütü diyemeyen, Atatürk’e Atatürk demekten korkan, sonuçlar kesinleşmeden önce Biden tebrik sırasına giren CHP’lilerin olduğu bir CHP’nin tarihteki CHP ile hiçbir bağının kalmadığını herkes görmüş oldu. Ümit ediyorum. CHP bu tarz tepkilerle kendisine gelir. Ümit ediyorum CHP’nin Atatürkçü, Milliyetçi, Halkçı insanları bu yanlış gidişe, bu kimliksiz siyasete bir ‘dur’ der. Çünkü CHP şuan geldiği yerde sadece Demirtaş’ın eş başkanlığının fiili halden resmi hale gelmesinin eksik kaldığı dönemi yaşıyor. Şuan PYD’nin terör örgütü olarak görülmediği bir CHP, bildiğiniz gibi aynı şekilde HDP’nin vagonu durumunda olup, eş bakanlığını Demirtaş’ın yaptığı bir parti haline gelmiştir. Bir diğer taraftan meseleye baktığımızda içerikten başka usulle ilgili meseleyi değerlendirdiğimizde; her partide tartışmalar, polemikler olabilir. Kendi yönetimleriyle vekilleri, örgütleri, teşkilatları arasında tartışmalar olabilir. Ama bunların usulü, yol yordamı bellidir. Ateş yakarak dumanla haberleşmek gibi, mektupla yazışmak gibi çok geride kalan ifadelerin, yaklaşımların bugünün Türkiye’sinde olması büyük bir vahamettir. Kılıçdaroğlu yönetimi kendi vekillerini dinleyebilen, anlayabilen onlarla karşılıklı konuları değerlendirebilen bir imkân vermiş olsaydı hiçbir vekilin genel başkana mektup yazma usulünü tercih etmez diye düşünüyorum.